Erzurumlu bir perdeci... Onurlu bir şekilde ticaret yapmaya çalışan, vergisini ödeyen, çocuklarına helal kazanç bırakmaya çalışan bir Anadolu insanı. Ama bir yer alım satımıyla başlayan süreç, önce mafya tehdidine, sonra da medyada itibarsızlaştırılmaya kadar uzanıyor.
Olayın özü şu: Yıldırım ailesi, noter onaylı, banka ödeme belgeli, tapuya kayıtlı işlemlerle gayrimenkul alıyor. Ancak karşı taraf, önce ‘geri verin’ diyor, sonra mahkeme kaybedilince işi mafyaya havale ediyor. Ardından basın devreye giriyor. Birkaç haberle, “dolandırıcı” damgası vuruluyor. Sonuç? Yılların esnafı, çoluk çocuk yüzüne bakamayan, toplum içinde kafasını kaldıramayan biri hâline geliyor.
İtibar, paradan daha değerli bir servettir. Ve ne yazık ki bir iftirayla yerle bir edilebiliyor. Mahkemeler kazanılmış, savcılıklar takipsizlik vermiş ama o manşetler hâlâ internette duruyor.
Bu olay, basının gücünü, ama aynı zamanda sorumluluğunu da hatırlatmalı hepimize. Gazetecilik, birini manşetle yüceltmek kadar, yerle bir etmek anlamına da gelebilir. O yüzden doğruluğun, belgelerin, yargı kararlarının önüne geçmemeli kalemler.
Nuri Yıldırım yalnızca adalet aramıyor; aynı zamanda itibarının iadesini, yılların emeğinin geri verilmesini istiyor. O, bir suçlunun değil, sistemin boşluklarında sıkışan bir Anadolu esnafının hikayesidir.
Yargının Kazandırdığı, Medyanın Kaybettirdiği Bir Hayat: Esnaf Nuri Yıldırım'ın Sessiz Çığlığı
Kimi zaman bir dava kazanmak yetmez. Çünkü bazı yaralar mahkeme salonlarında değil, manşetlerde açılır. İzmir Kemeraltı’nda yıllardır esnaflık yapan Nuri Yıldırım’ın hikayesi de işte tam olarak böyle bir yara...

26 Haziran 2025 - 18:57
YORUMLAR