YAZDIKLARIMI, DEDİKLERİMİ DİYEN BAHÇELİ'NİN İMRALI...
Fakir  Yılmaz

Fakir Yılmaz

Yazıyorsam bir sebebi var

YAZDIKLARIMI, DEDİKLERİMİ DİYEN BAHÇELİ'NİN İMRALI ARKADAŞLIĞINA BENDE VARIM..

20 Kasım 2025 - 17:33



Bahçeli’nin, ‘Kimse gitmezse İmralı’ya ben giderim’ diyerek yeni bir çıkışla gündemi salladığı şu saatlerde Cuma günü toplanacak denen komisyonun İmralı’ya gidip, gitmemeyi oylayacağı haberleri gelirken, bizde bir yandan Cumartesi günü, saat: 12.00’de gerçekleşecek olan  Serhat Ardahan Dernekler Federasyonunun kongresine gitmeye ardından da ulusal tv Can TEMPO TV’de her pazar yayınladığımız Gazetecilerle Gündem’de ki programa hazırlanıyorduk.
Ha bu arada Allah’ın bir hikmeti denecek olan ve ‘Ahmet Kaya’nın bayrağını taşıyorum’ diyerek 2014 yılında yaptığı bir açıklama ile hatırlanan Ardahan Hoçvanlı Kürt sanatçı Hozan Dino’ya, Kürdüm’ diyen Ahmet Kaya’ya çatal kaşıkla saldıranların da üyeleri arasında olduğu ülkenin önemli bir stk’sı olan yani eski başkanı şu anki Ardahan Belediye başkanı olan türkücümüzün yaptıkları ile olumsuz yönde davalık ettiği MESAM’ın  “Yılın En Başarılı Kürt Sanatçısı” ödülünü verdiğini de belirtip, kendisini ve o ödülü veren ve adeta, ‘geçmişi bırakalım, kardeşliğin yeşerdiği geleceğe bakalım..’ diyen MESAM’ı kutlamadan geçmeyeceğim..
Çünkü gündemin Öcalan’la görüşülüp, görüşülmeyeceği ve Öcalan’ın da Bahçeli gibi gündemi sarsacak yeni görüntü ve mesajlar verip, vermeyeceğinin merak edilip, tartışılmaya devam ettiği şu günlerde MESAM’ın bu güzel çıkışı, Özgür Özel’in Demirtaş’ları tutuklatan ve bıraktırmayan ‘Dokunulmazlık’ özrü ardından Dino’ya verilen ödül hem Ahmet Kaya üzerinden Kürt halkından hem de herkes elini taşın altına koymalı babında çok önemli bir duruştu..  Ve Bahçeli’yi onun dediğini onaylayan açıklamalar yapan Erdoğan’ı, Dino’yu, Mesam’ı kutlayan bende bu konuda yazdığım yazılarımı aradığım arşivimde yeniden gözden geçiriyordum.
Ve İstanbul Ataşehir’de bulunan ve ‘Avrupa’nın yolu oradan geçer..’ denen Diyarbakırlı işletmeci Dalyan Atsız’ın işlettiği Ciğerci Bahattin’in ciğerlerini yemişçesine gürleyen ve Öcalan’ın samimiyetine inanıp, bir adım geri adım atmayan yada devletin bekasını düşünenlerin onayı ile dediklerine yeni ve cesur açıklamalar ekleyen MHP Genel Başkanı Prof. Dr. Devlet Bahçeli’ni bugün dediklerini yıllardır diyen, yazan beni sanki kopyaladığını ve elinde bulundurduğu imkanlarla basın ve medya da en çok onun dediklerinin konuşulduğunu görüp, kendisini kıskanırken ‘Olsun, Ankara’da ki Ardahan tanıtım Günlerin de olduğu gibi ülkenin bekası için iyi şeyleri kopyalamakta güzeldir’ diyerek teselli arıyordum.
Ve, ‘Tek kalırsan, 3 değil, 4. olarak bende senin arkadaşınım Ve çıktığın bu barış yolunda bende varım..’ dediğim Devlet Bahçeli’nin bugün söylediklerini yıllardır onca insanın, tarafın hatta dünyanın zaten söyleyip, söylemekle kalmayıp, benim gibi yazarak kayıt altına aldıklarını da bir kez daha görüyordum.
Evet buna örnek olarak daha yeni yani 15 Nisan 2025 ve 2025-06-10 tarihlerinde Bahçeli’nin bugün dediklerini ele aldığımı son iki hatta üç yazımı Allah’ta, okuyanlar da biliyor ve şahidimdirler..
Bakın işte dün ve yallardır benin yazıp, söylediklerim aşağıdadır diyerek, ‘DEVLET VE DEM’E AÇIK ÇAĞRIMDIR..  ÖCALANLA BENDE GÖRÜŞMEK İSTİYORUM..’ başlıklı yazım ile ‘BAHÇELİ’DEN ÖNCE BEN, ‘ÖCALAN’LA BİZZAT GÖRÜŞÜN’ DEMİŞİM..’ başlıklı son yazılarım ve 11 yıl önce yazdığım, ‘Öcalan Direk Muhatap Alınmalı..’ başlıklı yazılarımı İmamoğlu’nun ‘içi boş’ denen sayfalar dolusu iddianamesine benzese de yeniden sırayla bir kez daha yayınlıyorum ‘Bahçeli’yi kıskandı yalan ediyor’ diye bana yalancı demeyin diye..
İşte 11 Önce yazdığım; ‘ÖCALAN’LA BİZZAT GÖRÜŞÜN’ DEMİŞİM..’ başlıklı bu yıl yazdığım son iki yazım ve 11 yıl önce yazdığım, ‘Öcalan Direk Muhatap Alınmalı..’ başlıklı o yazım..

Önce; 11 Yıl önce yazdığım yazıyı bir okuyalım..
Öcalan Direk Muhatap Alınmalı..
Son günlerde yaşanan olaylarla iyiden iyiye gerilen ortamın iki önemli aktöründen olan Başbakan, yaşanan olayların Diyarbakır’da ki bayrağın indirilmesi karşısında bir hayli öfkelenirken, PKK Lideri Abdullah Öcalan başta bayrağa yönelik müdahale olmak üzere tüm tarafları sakin olmaya ve sağduyulu davranmaya davet etmiş..
Evet başbakanın İranlı misafirini karşılarken tüm dünyanın önünde, canlı yayında o sert ve tahrik edici konuşmayı yaparken, bir ada da tutuklu bulunan ve aracılarla mesajlarını kamuoyuna iletmesine izin verilen Öcalan ise milletlerin simgesi olan bayraklara herkesin saygılı olmasını istemiş ve başta PKK, KCK ve diğer unsurlara olmak üzere herkese sakin olmaya ve sağduyulu davranmaya davet ediyor.
Türklerin, Kürtlerin kardeşliğinde bahsedip, yaşanan provokatörce bir küçük eylem karşısında kan kusanları iyiden iyiye gerdiği ortamı sakinleştirmek için al acele İmralı’ya giden heyetin artık aradan çekilmesi ve Öcalan’ın bir muhalefet parti lideri gibi direk muhatap alınması ve basının karşısına çıkıp, başbakan gibi mesajlarını kamuoyuna direk vermesi gerektiğini de hatırlatan bu gelişmelerin ve de olayların daha da büyümemesi için herkesin de yalandan değil, bayraklar altına saklanıp, milleti germeden sağduyulu davranması gerekir
Bu sürecin birbirimize meydan okuyarak değil, sakin ve sağduyulu çağrılarla hareketle barışla sonuçlanacağını herkesin ama herkesin bilmesini isteyip, arzulaması gerekir. Yani anlayacağımız tek bir şey var.
Oda; Bu barışın aracılarla değil, birinci muhatapları ile masada olmasa da canlı yayın araçlarıyla ile yapılmalı ve bunun da zamanı gelmiştir. Yani Başbakan gibi Öcalan’da kamuoyuna direk olarak mesajlarını vermeli ve başta Kandil’i olmak üzere PKK’yı, KCK’yı, hata BDP-HDP’yi konuşturmamalı..
Çünkü başbakan da bakanları, idarecileri, askeri, polisi hatta cumhurbaşkanının konuşturmuyor ve bir çok konuda olduğu gibi ‘bu konuda da ben tek konuşurum’ diyor ve öylede yapıyor..
Kısacası benim bu olayların daha da büyümemesi ve sürecin zedelenmemesi için yapacağı teklif öyle sağa sola, kıvırtmadan değil, direk yani Öcalan’ın aracısız olarak muhatap alınmasıdır diyorum..
Evet bu yazı yıllar önce yazılmış onca yazıdan sadece biri..
Gelelim bu yıl şurada geride kalan aylarda yazdığım diğer iki yazıma.. Önce Nisan ayında ele aldığım; ‘DEVLET VE DEM’E AÇIK ÇAĞRIMDIR..  ÖCALANLA BENDE GÖRÜŞMEK İSTİYORUM..’ başlıklı yazıma..


DEVLET VE DEM’E AÇIK ÇAĞRIMDIR..
ÖCALANLA BENDE GÖRÜŞMEK İSTİYORUM..
Adı konulmazsa da, ‘çekirge bir atlar, iki atlar üçüncüsünde yakalanır’ denen yeni ve üçüncü, belki de son bir sürecin yaşandığı bir gerçek..
Siyaseten takdire şayan bir siyasi çizgiyle yönetime yani devletin iradesini yönetmeye geldiğinden bu yana kabuklaşmış olan onca bir çok sorun gibi adına Kürt Sorunu denen sorunu çözmeyi öyle yada böyle aklına koyan ve bu yönde samimi sayılacak iyi niyetli adımlarının yanında  kadife eldivenin içinde ki demir yumruğu da göstermeyi ihmal etmeyen Erdoğan’dan sonra bu sorunu kabul etmeyen bir siyasi partinin başında ki Bahçeli’nin cesur çıkışıyla bir kez daha yani 3. kez gündeme gelen sürecin karşı tarafı Öcalan’ın da AB’nin yolunun orada geçtiği söylenen Diyarbakır’da okuduğu bir esnada 50 yıl önce  kurduğu örgütün kendisini feshetmesi çağrısıyla samimi olduğunu  ortaya koymuştur.
Ve son olarak İmralı heyeti denen heyetin 3’nünden ikisinin ziyaret ettiği ve ‘Benim değil, milletin evi’ Denen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi görüşmesi ardından gelişmenin ve başlayıp, başlamadığı, muhataplarının kimler olduğu tartışılan sürecin ciddiyetliği  de biraz daha anlaşılmış ve netleşmiştir.. Hatta kamuoyunun büyük kesimini sevindirmiştir.
Devletin kozmik odasının dünyada ve Ortadoğu’da yaşananları tahlil edip, başta Erdoğan’a olmak üzere ülke yöneticilerine ve CHP’nin de aralarında olduğu muhalefet ile taraflara 9 yıldır tutuklu bulunan Demirtaş gibi saz çalmayı seven, hatta ‘Kent Uzlaşması’ ile 2. kez seçilen Ardahan’ın CHP’li türkücü belediye başkanı gibi klipte yapan İbrahim Kalan’ın başında olduğu  Milli İstihbarat Başkanlığı aracılığı ile verdiği bilgilerin ciddiyeteiğini kavranan herkesin ve kamuoyunun yarısında çoğunun taraf olduğu bu yeni sürece biz gazetecilerde öyle yada böyle taraf olmanın yanında gelişmeler konusunda en iyi haberi verme mücadelesi içinde olduğu da diğer bir gerçek.
Çünkü gerek saraya pardon Külliyeye gerekse İmralı’ya bu konuda ulaşıp, en iyi haberi alma çabası içinde olan biz gazetecilerde bir kamu görevi yapma derdinde.
Evet, biz gazetecilerin derdi olan var denen ancak adı konmayan ama devam ettiği alenen ortada olan ve Haziran’a kadar sonlanacağı da belirtilen sürecin haberi için yıllardır yani benimde sarsıldığım Marmara depreminin yaşandığı1999 yılının Şubat ayından bu yana her an depremle karşılaşacağı söylenen ve belediye başkanının hapiste olduğu İstanbullu Marmara Denizi’ndeki İmralı Adası’nda, bulunan Öcalan’ın kendi belirlediği ve daha önce görüştüklerinin de aralarında olduğu bazı gazeteci meslektaşlarımı İmarlıya davet ettiğini ve meslektaşlarımın gelip, kendisiyle görüşmesini istediğini resmi olmazsa da yine gazeteci meslektaşlarımdan haber olarak alıyoruz.
Bu haberi duyan bende ‘Acaba olur mu yada nasıl yapsam da bende gitsem?’ diye düşünüp, bu yönde kiminle, kimlerle temasa geçmem gerekir diyerek bu konuya sıcak taraflarla kendi imkânlarımla temasa geçip, nama nasıl yardımcı olacaklarını sorup, soruşturdum. Ancak baktım ki aradıklarımın bit çok konuda olduğu gibi bu konuda da çokra eli dolu olmadıkları ve ‘Hım, mım’ diyerlerken benim ‘Öcalan’la görüşme talebimi kendilerine zarar vereceğini ‘riskli bir iş’ dercesine korktuklarını da his etmiyor değildim.
Belki de samimiydiler ama bu yönde ellerinden gelen bir şey olamayacağını bana söyleyemediklerinden bende buradan, açık bir mektup olarakta değerlendirilmesini umduğum bu yazımla  hem Devlete, hem de Demlilere çağrıda bulunmanın daha kolay olacağını düşünürken kamuoyuna açık bir alanda bu yönde ki seslenişimle de ne kadar ciddi ve samimi olduğumu ortaya koyayım dedim.
Evet, iki tarafa da buradan bir kez daha seslenerek ‘Bu süreçte bende varım’ diyerek taraflara sesleniyorum..
Bende Öcalan ile görüşmek ısıtıyorum ve imkân olursa Öcalan’ın istediği ve devletin kontrol ettiğini düşündüğüm listesini yaptığı söylenen gazeteci meslektaşların arasına benim de adımı soy adı mı yazın ve kendisine başta ‘Hewal adı altında Helwacı geçinenleri de anlatacağım’ diyerek o listede yer almak isteyen beni de Öcalan ile görüştürün diyorum.
Ve benimde gönülden desteklediğim ama bir çok insan gibi tereddütleri olan bu dördüncüsü olmayabilir dediğim üçüncü sürecin tarafları olan Devlet ve DEM’lilere buradan bir kez daha seslenerek ‘Bende meclise gel, çağrını yap’ denen ve hep aynı isimlerle görüşmek, görüştürülmek isteyen Öcalan ile bizzat, İmralı’da görüşmek ve oradan alacağım izlenimlerimi kamuoyu ve okurlarımla haber, yorum olarak tüm şeffaflığı ile paylaşmak istiyorum’
Ve, ‘yapıldığı söylenen davet yada çağrıya kimse gitmese de ben varım ve buradayım’ diyorum..
Saygılarımla..
Fakir Yılmaz/Gazeteci
05322678015-05354183258
fakiryilmazq@hotmail.com
www.kuzeyanadolugazetesi.com
Buda 6 ayında ele aldığım; ‘BAHÇELİ’DEN ÖNCE BEN, ‘ÖCALAN’LA BİZZAT GÖRÜŞÜN’ DEMİŞİM..’ başlıklı yazım..

BAHÇELİ’DEN ÖNCE BEN, ‘ÖCALAN’LA BİZZAT GÖRÜŞÜN’ DEMİŞİM..
Bayram tatili tembelliği içinde bir taraftan günün yazısını yazmaya hazırlanırken diğer yandan AK Parti Esenyurt İlçe Başkanı, hemşerim AK Parti Esenyurt İlçe Başkanı Togay Çoban’ı saat: 15.00’da makamında hemşerilerimle birlikte ziyaret etmek için hazırlandığı bir esnada İzmir’den beni aradığını gördüğüm kız kardeşim Kıbrıs’tan gelen telefonu açtığımda, bizi erkenden terk edip giden Savaş’ın ardından daha yeni kayıp ettiğimiz Deniz kardeşini kayıp ettiği ilk günlerde ortaya koyduğu gözyaşlarıyla ağlayarak, ‘-Abi biliyor musun, Deniz’e çok benzediğinden mi yoksa bizzat tanışıp, konuştuğumda mı bilmem ama Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı direnemedi, o da çekip gitti..’ diyordu.
-Evet, maalesef kızım, dünyanın kuralı olan bu acıyı bende yüreğimde his ediyor, kendisine Allahtan rahmet, partisi CHP’lilere başsağlığı diliyorum..’ diyor, kardeşini kayıp etmiş gibi ağlayan kız kardeşimin daha çok ağlamaması ve onun kadar benimde üzüldüğümü ve daha çok üzülmemesi için, içinde bulunduğum atmosferi kendisine hissettirmeden teselli eletmeye çalışırken, CHP’li Başkanların başlarına gelenleri düşünüp, o atmosferden kurtulmak için hüzün içinde yeniden konuma, günün yazısına dönüyorum.
Aynı zamanda AK Parti Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir yıl önce Meclis’in yeni dönem açılış konuşmasında, “Vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır” demesinin ne anlama geldiği tartışılırken, Esad, pardon Esed Suriye’de kaçıyordu.
Esed’in dostum Putin’e sığınması ile devam eden sürecin hemen ardından ortağı Bahçeli’nin beklenmedik anda sık sık mecliste olmaması gerektiğini belirttiği DEM’lilere ‘Dünya barışıyor, biz niye bayramlaşmıyoruz’ diyerek el uzatıp, sonra ‘Gelsin Mecliste konuşsun demesi ardından başlayan süreç devan ederken, şimdi de Bahçeli’nin ‘Kurucu Önder’ sözü tartışılıyor.
Çünkü, ülkenin asıl gündemlerinden biri olan ekonomik sıkıntı yüzünden kurban kesmekten zorlanılan bayramın birinci gününde MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in kabrini ziyaret eden aynı Devlet Bahçeli, orada yaptığı konuşmada Abdullah Öcalan’dan ‘Kurucu Önder’ diye söz etmiş, Türkeş’in oğlu, MHP’min değil, AK Parti Milletvekili Tuğrul Türkeş doğrudan Bahçeli’ye seslenerek, ‘Her yerde böyle diyebilirsiniz ama babamın kabrinde olmaz’ diyordu.
Ve bende geri dönüp, açtığım tarih sayfasında ilk gördüğüm bu süreci bir kez daha başlatılmasını zorlayan Suriye’de Bin 400 yıllarının Ekim’inde Şam’ı alan Timur, ilk Emevî halifesi Muaviye’nin oğlu olan ve Hazreti Muhammed’in torunu Hazreti Hüseyin ile yakınlarının Kerbelâ’da şehit edilmesine sebebiyet veren Yezid’in Şam’daki Bâbü’s-sagîr Mezarlığı’ndaki kabrini açtırması ve Yezid’in kemiklerini yaktırması ile yetinmeyip, birilerinin ‘namaz kılacağız..’ denen Emevî Camii’nin yakınında bulunan anıtını ortadan kaldırdığı notuydu.
O yılların bugünlere nasıl geldiğini ve sanki tekrarlandığını düşünerek dönüp, bu kez kendi arşivime bakıyor ve 11 Yıl önce yani 10 Haziran 2014 tarihinde ele aldığım yazımla Bahçeli’den önce ben ‘adım atın’ demiş olduğumu görüyor ve aynı Bahçeli’nin ‘Kurucu Önder’ dediği Öcalan ile neden görüşülmesi gerektiğini o zaman hem de Timur’un yüz yıllar önce yaptığı gibi bende kızılca, kıyametle günlerde cesurca aşağıda ki yazıyı yazmış, Bahçeli’den önce iktidarı, devleti uyarmışım ve bugün olduğu gibi o zaman Öcalan ile görüşün demişim..

YORUMLAR

  • 0 Yorum