Unutma, kül olmadan anka da olmaz
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Unutma, kül olmadan anka da olmaz

09 Temmuz 2025 - 12:58

“BİTTİM” DEDİĞİN YERDEN BAŞLAMAK”

Hayatın doğal akışı içerisinde her birey zaman zaman kırılmalar, kayıplar ve çöküşler yaşar. Bu anlar, yalnızca gündelik zorluklar değil; aynı zamanda kimliğimizi, benlik algımızı ve yaşam anlamımızı tehdit eden derin kriz dönemleridir. Literatürde bu tür kırılmalar, “yaşam krizi” veya “varoluşsal travma” olarak tanımlanır. Ancak her kriz, aynı zamanda bir dönüşüm potansiyeli taşır. Zira tarih, edebiyat ve psikoloji bize şunu defalarca göstermiştir: 

“Küllerinden yeniden doğmak”, yalnızca bir metafor değil, ruhsal yeniden yapılanmanın özüdür.

İnsan zihni, tehdit karşısında savunma sistemlerini aktive eder. Bu savunma sistemleri bazı bireylerde kaçınma ve içe çekilme ile sonuçlanırken, bazı bireylerde ise toparlanma ve direnç kapasitesinin ortaya çıkmasına vesile olur. Resilience (psikolojik dayanıklılık) kavramı tam da bu noktada devreye girer. 

Amerikan Psikoloji Derneği (APA), psikolojik dayanıklılığı, “travma, kriz veya uzun süreli stres gibi zorluklar karşısında uyum sağlama ve toparlanma süreci” olarak tanımlar.

Ancak burada önemli bir ayrımı gözden kaçırmamak gerekir: Her birey aynı dayanıklılığa sahip değildir. Kimi birey, “eyvah, bittim” dediği noktada kalır; kimi ise aynı noktadan yeni bir yön tayin eder kendine. Bu farkı yaratan, sadece kişilik yapısı değil; aynı zamanda sosyal destek ağı, erken yaşam deneyimleri, baş etme stratejileri ve bireyin anlam inşasına verdiği önemdir.

Viktor Frankl’ın (2006) logoterapi yaklaşımında savunduğu üzere, insan yaşamının en karanlık anlarında bile bir anlam arayışındadır. Frankl, toplama kampı deneyimlerinden hareketle, insanın umudunu kaybettiğinde değil, anlamını kaybettiğinde çöktüğünü ifade eder. Bu bağlamda, yeniden doğmak; umudu değil, anlamı yeniden kurmaktır.

Düştüğümüz yerden kalkabilmek için zaman zaman başkalarının eline, bazen yalnızca kendi iç sesimize ihtiyacımız olur. Klinik psikoloji, bu noktada bireylere bilişsel yeniden yapılandırma, duygu düzenleme ve kabul temelli yaklaşımlar sunar. 

Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT), bireyin “bittim” dediği anda zihninde yeniden bir alan açmasına ve yeni bir yaşam senaryosu inşa etmesine destek olur.

Küllerinden doğmak; duygusal gücün, anlam arayışının ve psikolojik esnekliğin birleşimidir. Bu yeniden doğuş, dışarıdan dramatik bir gösteriye benzemez çoğu zaman. Sessizdir. Derindir. Kendi içinde bir devrimdir. Yüzünü yıkayıp yeni bir güne başlamakla, bir nefes alıp devam etmeye karar vermekle başlar.

Bugün toplumda hayranlık duyduğumuz pek çok figürün, tam da “artık hiçbir şey yoluna girmeyecek” dediği anlarda hayatını yeniden inşa ettiğini görürüz. İster bir sanatçı, ister bir bilim insanı, isterse bir öğretmen olsun; yeniden doğan herkesin ortak bir hikâyesi vardır: 

“Yıkıldım, ama burada kalmadım.”

Sonuç olarak, düşmek insanidir. Kırılmak, tükenmek, susmak da öyle. Ancak insanın en değerli yetilerinden biri, yeniden başlama becerisidir. Küllerinden yeniden doğmak, sadece bir efsaneye değil; bilimsel olarak da kanıtlanmış bir toparlanma potansiyeline işaret eder. Ve bu potansiyel, her bireyin içinde, uygun koşullarda filizlenmeyi bekler.

“Yıkıldığın yer, yeniden doğacağın zemindir. Unutma, kül olmadan anka da olmaz.”

Prof.Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Kürşat Şahin YILDIRIMER
    2 hafta önce
    Rica ederim.
  • Nükte
    2 hafta önce
    Bütün kainât gezegenler herşey Allah ın izniyle akılla düşünceyle insana tasarlatıldıysa insan hata yapan olsa da ders cikarip hatasız yaşayabilir her deneyim kutsaldır iyi kötü önemli olan kalktığı yerden yükselmek tir düşünüyorum teşkkurler hocam.