Ortadoğu Ateş Hattında: İsrail-İran Gerilimi Nereye Gidiyor?
Murat TAŞLİÇAY

Murat TAŞLİÇAY

Ortadoğu Ateş Hattında: İsrail-İran Gerilimi Nereye Gidiyor?

14 Haziran 2025 - 18:49

Dün sabah saatlerinde İsrail’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği büyük çaplı hava saldırısı, sadece iki ülke arasındaki düşmanlığı değil, tüm bölgeyi kasıp kavuracak bir krizin fitilini yeniden ateşledi. Saldırıda İran’ın üst düzey askeri liderlerinden en az 20’si hayatını kaybetti. Tahran bu saldırıyı “savaş ilanı” olarak nitelendirirken, Tel Aviv sessizliğini “başarıyla sonuçlanan bir savunma hamlesi” diyerek bozdu.

Saldırının hemen ardından İran, İsrail topraklarına yüzlerce füze ve drone gönderdi. Her iki tarafta da can kaybı yaşandı, siviller hedef oldu. Artık mesele, sadece iki ülkenin restleşmesi değil; mesele, bölgesel istikrarın, hatta dünya barışının uçurumun eşiğine gelip gelmediğidir.

Sessiz Kalmanın Bedeli

Bir süredir dünya, İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonlarına, İran’ın ise vekil güçler üzerinden yürüttüğü saldırılara "diplomatik mesafeyle" yaklaşıyordu. Fakat dün yaşananlar gösterdi ki, bu kriz artık vekâlet savaşlarının çok ötesinde, doğrudan devletlerarası bir çatışmaya evriliyor.

ABD, İsrail'e açıktan destek verirken; Rusya ve Çin gibi aktörler bölgedeki gelişmeleri "endişeyle takip ettiklerini" söylüyor. BM Güvenlik Konseyi toplanacak olsa da bugüne dek olduğu gibi güçlü ve bağlayıcı bir karar çıkması pek olası görünmüyor. Bu durumda sormak gerekiyor: Peki ya ateş nereye kadar yayılacak?

İran’ın İç Krizi Derinleşir mi?

İsrail’in hedef aldığı komutanların ölümü, İran’da ciddi bir iç boşluk yaratabilir. Rejimin güvenlik mimarisinde sarsıntı kaçınılmaz. Üstelik bu saldırı, yalnızca askeri değil, sembolik bir güç gösterisidir: “Nerede olursan ol, seni buluruz.” İran bu mesajı almıştır ama nasıl yanıt vereceği asıl kırılma noktasını belirleyecek.

İç kamuoyunu konsolide etmek için daha radikal tepkiler verilebilir. Bu da İran'ı bölgedeki vekil güçleri daha aktif hale getirmeye, doğrudan İsrail şehirlerine saldırılara veya Körfez üzerinden dünya ekonomisini tehdit etmeye itebilir.

İsrail Ne Kazandı, Ne Kaybetti?

İsrail cephesinden bakıldığında, operasyon “başarılı” olarak nitelendiriliyor. Ancak bu tür “başarılar” çoğu zaman askeri değil, stratejik ölçülür. Kısa vadede bir kazanım gibi görünen bu saldırı, uzun vadede İsrail’i daha fazla diplomatik yalnızlığa ve güvenlik tehdidine maruz bırakabilir.

Her ne kadar demir kubbe ve gelişmiş savunma sistemleri İsrail’i koruyor gibi görünse de, kalıcı bir barış ve güvenlik için yalnızca silaha dayanmak hiçbir zaman çözüm olmadı, olmayacak.

Nereye Gidiyoruz?

Bu çatışmanın geleceği üç temel senaryoda şekillenebilir:

1. Tam Ölçekli Savaş: Eğer taraflar geri adım atmazsa, büyük çaplı bir savaş kaçınılmaz hale gelir. Bu savaş sadece iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi ve dünya ekonomisini etkiler.


2. Kontrollü Gerilim: Taraflar, sınırlı operasyonlarla birbirlerine gözdağı vermeye devam eder; diplomatik arabuluculukla yeni bir ateşkes zemini oluşabilir.


3. Barışa Açılan Kapı: Her kriz, aynı zamanda bir fırsattır. Taraflar, savaşın maliyetini görüp, diplomasiye yönelebilir. Ne yazık ki şu anda bu en uzak ihtimal gibi duruyor.




---

Son Söz

Ortadoğu yine kanla sulanıyor. İsrail’in “önleyici saldırı” politikası ile İran’ın “intikam” söylemi bir kez daha bölge halklarını bedel ödeyen konumuna itti. Ne kazanan var ne de kazanç.

Dünya artık bu sessizliği bırakmalı. Diplomatik çıkarlar yerine insan hayatını merkeze alan bir tutum alınmazsa, tarih bu günleri "kaçırılmış bir barış fırsatı" olarak değil, "insanlığın sessiz kaldığı bir utanç dönemi" olarak yazacak.

YORUMLAR

  • 0 Yorum