Anlık Haz Uğruna Kaybolan Erdem
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Anlık Haz Uğruna Kaybolan Erdem

20 Ağustos 2025 - 09:42

Tüketimci Sendrom: Ertelemenin Erdeminden Anlık Hazzın Tutsaklığına…

Modern dünyanın en çarpıcı dönüşümlerinden biri, üretim toplumundan tüketim toplumuna geçiştir. Bu değişim, yalnızca ekonomik düzenin değil, bireylerin zihin yapılarının ve yaşam programlarının da köklü bir biçimde farklılaşmasına yol açmıştır. Üretimci sendrom, sabrı, ertelemeyi ve kalıcılığı bir erdem olarak kodlarken; tüketimci sendrom, anlık hazları, geçiciliği ve sürekli yeniyi aramayı merkezine almıştır.

Sosyolog Zygmunt Bauman, bu dönüşümü “akışkan modernite” kavramıyla açıklamış; bireylerin artık köklere değil, anlık deneyimlere tutunduğunu belirtmiştir. Ona göre tüketim toplumu, bireyleri sürekli yeni nesneler, imajlar ve arzular peşinde koşmaya yöneltirken; eskiyi hızla değersizleştirmekte, kalıcılığın yerini tüketilebilir olan almaktadır. Bu, yalnızca eşyalara değil, ilişkilere ve kimliklere de yansımaktadır.

Jean Baudrillard ise tüketim toplumunu “simülasyonlar çağı” olarak tanımlar. Ona göre tüketici, artık bir ihtiyacı karşılamaktan çok, sembolleri ve imajları tüketmektedir. Haz, yalnızca bir deneyim değil, bir gösteri haline gelmiştir. Dolayısıyla tüketimci sendrom, bireyin hayatını tutarlı bir yaşam programı olmaktan çıkarıp sürekli doyumsuzluk döngüsüne sokmaktadır.

Psikiyatrist Erich Fromm, üretimci ve tüketimci zihniyet ayrımını “sahip olmak” ve “olmak” kipleri üzerinden ele alır. Fromm’a göre üretimci toplum bireyin “olmaya” yönelmesini, yani gelişim, yaratıcılık ve derinlik arayışını teşvik ederken; tüketim toplumu “sahip olmayı” önceler. Bu durum, bireyin içsel tatmin yerine dışsal uyarıcılara bağımlı hale gelmesine yol açar.

Benzer şekilde psikiyatrist Viktor Frankl, modern bireyin boşluk duygusunu “varoluşsal boşluk” olarak adlandırır. Ona göre tüketimci zihniyet, bu boşluğu anlık hazlarla doldurmaya çalışır; ancak ertelenmiş hazzın ve kalıcı değerlerin sağlayacağı doyumu hiçbir zaman tam anlamıyla yakalayamaz.

Bugün bireyler, kredi kartlarıyla satın alınan mutluluk paketlerinin ötesine geçemiyor. Bir telefon modeli, bir tatil deneyimi ya da bir sosyal medya beğenisi, anlık bir dopamin patlaması yaratıyor ama ardından çok daha büyük bir boşluğu geride bırakıyor. 

Oysa üretimci toplumun öğrettiği gibi; gerçek tatmin, ertelemenin sabrında, kalıcılığın emekle örülmesinde saklıdır.

Sonuçta tüketimci sendrom, bireyin yalnızca cebini değil ruhunu da boşaltıyor. Sosyologların uyarıları ve psikiyatristlerin gözlemleri bize şunu gösteriyor: 

Eğer insanoğlu, ertelemenin erdemini yeniden keşfetmezse, kalıcı değerler uğruna geçici hazlardan vazgeçmeyi öğrenmezse; modern hayatın sunduğu bolluk, yoksulluğun en tehlikeli biçimine — anlam yoksunluğuna — dönüşecektir.

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

YORUMLAR

  • 3 Yorum