Anne babaların sıkça iç geçirdiği ve zaman zaman kendilerini sorguladıkları bir cümle: “Çocuğum sözümü dinlemiyor, acaba nerede hata yaptım?”
Bu sorgulamanın ardında yalnızca ebeveynlik kaygısı değil, aynı zamanda bir öz eleştiri, bir gelişim arzusu da yatar. Ancak meseleye salt “hata” kavramı üzerinden bakmak çoğu zaman yetersiz kalır. Çünkü çocuk eğitimi, doğrular ve yanlışlar kadar, bağlam, duygu ve iletişim temelli karmaşık bir süreçtir.
Ebeveynlik ve İletişimin İncelikleri
Çocukların söz dinlememe davranışı, gelişim psikolojisinin sıkça ele aldığı bir konudur. Araştırmalar, çocukların davranışlarının büyük ölçüde içinde bulundukları gelişimsel dönemin özelliklerine ve ebeveyn-çocuk iletişim tarzına bağlı olduğunu göstermektedir (Baumrind, 1991).
Örneğin, okul öncesi dönemde çocuklar doğal bir bağımsızlık geliştirme eğilimindedir. Bu dönemde “hayır” deme, kurallara meydan okuma gibi davranışlar aslında sağlıklı bir özerklik arayışının yansımalarıdır. Bu gelişimsel gerçekliği göz ardı ederek, her karşı gelmeyi ebeveynlikte bir eksiklik olarak görmek hatalı bir değerlendirme doğurabilir.
Otoriterlik mi, Demokratiklik mi?
Psikolojik araştırmalara göre ebeveynlik stilleri arasında otoriter, demokratik ve ihmal edici gibi farklı yaklaşımlar bulunur. Özellikle otoriter bir yaklaşım — “Ben ne dersem o olacak” tarzı iletişim — çocukta iki uç tepki doğurabilir: ya aşırı boyun eğicilik ya da tam tersine isyan ve direnç.
Demokratik bir ebeveynlik tarzı ise çocuğun görüşünü önemseyen, sınır koyarken açıklayıcı olan, empatik bir tutumu içerir (Darling & Steinberg, 1993). Bu yaklaşım, çocuklarda daha sağlıklı bir iç disiplin gelişimini destekler ve uzun vadede ebeveynin sözünün daha fazla dikkate alınmasını sağlar.
Kendini Dinletmenin Anahtarı: Güven Temelli İlişki
Bir diğer önemli unsur ise ebeveyn-çocuk arasındaki güven ilişkisidir. Çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılandığı, sevgi ve kabulün koşulsuz hissedildiği bir ortamda ebeveynin sözleri daha anlamlı ve etkili hale gelir. Aksi durumda ise ebeveynin sözleri, çocuk için yalnızca “yetişkin buyruğu” olarak algılanır ve doğal bir direnç doğabilir.
Bu bağlamda, çocuğun söz dinleyip dinlememesi yalnızca ebeveynin doğru ya da yanlış yapmasından ibaret değildir. İletişim kalitesi, duygusal bağın niteliği ve gelişimsel dönemler de belirleyici etmenlerdir.
Kendimize Sormalı: Sözümü Dinlemekten Ne Anlıyorum?
Son olarak ebeveynin kendisine şu soruyu da yöneltmesi önemlidir: Çocuğumdan “söz dinlemesini” beklerken, kastettiğim nedir? Koşulsuz itaat mi, yoksa karşılıklı anlayış ve iş birliği mi?
Çünkü çağdaş çocuk gelişimi anlayışı, çocukların sorgulayan, düşünen, kendi sınırlarını bilen bireyler olarak yetişmesini destekler. Bu da “söz dinlemek” kavramını yeniden tanımlamayı gerektirir. Belki de bazen çocukların sözümüzü eleştirmeleri, kendi fikirlerini savunmaları da sağlıklı gelişimin bir işaretidir.
- [x] Kısa Özetlemek Gerekirse; çocuğun söz dinlememesi doğrudan ebeveynin bir hatasının göstergesi değildir. Bunun yerine daha geniş bir çerçeveden bakmak gerekir:
? Çocuğun yaş dönemi,
? Ebeveynin iletişim biçimi,
? Duygusal bağın gücü,
? Ve “söz dinleme”den ne anlaşıldığı…
Kendimizi suçlamaktan ziyade bu unsurlar üzerinde düşünmek ve gerektiğinde esnek, empatik, açık iletişim yolları geliştirmek, çok daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
Unutmayalım: Ebeveynlik, bir “kusursuzluk” değil, bir “öğrenme yolculuğudur.”
Çocuklar kulaklarıyla değil, kalpleriyle dinler.
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
YORUMLAR