Görünür Olan Her Şey, Kaybolanın Gölgesi
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Görünür Olan Her Şey, Kaybolanın Gölgesi

15 Haziran 2025 - 17:55

Bir zamanlar, şehirler hikâyelere benzerdi. Her sokakta bir çocukluk izi, her duvarda yarım kalmış bir cümle olurdu. İnsan bir kaldırımı adımlarken, yalnızca yürümüş olmazdı; hatırlardı da… Şimdi o şehirlerin yerinde, yalnızca betonun yankısını duyuyorum. Ne anı kalmış, ne iz, ne izleyen…

Geçenlerde bir şehre uğradım. Tanıdık gelmedi, çünkü artık tanıdık olan hiçbir şey kalmamış. Sokaklar kalabalık, ama içleri boş. İnsanlar konuşuyor gibi ama kimse duymuyor. Herkes bir şey anlatıyor ama kimse dinlenmiyor. Bir şehir düşün ki, içinde milyonlarca kalp atsın ama hiçbiri birbirine değmesin.

Zamanla anladım; şehirler değişmemiş aslında, biz değişmişiz. Eskiden insanlar hatırlanmak için yaşardı, şimdi görünmek için yaşıyor. Eskiden bir selam, bir sokak lambası kadar sıcaktı; şimdi yüz yüze gelmek bile tuhaf hissettiriyor. Hâlbuki biz, aynı gökyüzüne bakan, aynı havayı soluyan yabancılar değil miydik?

Belki de en büyük kırılma, “ev” dediğimiz şeyin sadece duvarlara, kira kontratlarına ve internet bağlantılarına dönüşmesiyle oldu. Oysa ev dediğin, içinde çocuk sesinin çınladığı, sobanın çıtırtısıyla düşüncelerin ısındığı bir yerdi. Şimdi evler bile sessiz. Kalpler bile sessiz.

Bir düşün: Ne zaman en son biri seni gerçekten dinledi? Sözünü kesmeden, yargılamadan, sabırla… Ya da ne zaman sen birinin acısında sessizce durabildin? Zaman bizi hızlı yaptı ama duyarsız da… Kimsenin kimseye ayıracak vakti yok ama herkes sonsuz boşluklarla meşgul.

Hayat dediğimiz şey, belki de çocukken eve dönerken adımlarımızı sığdırmaya çalıştığımız kaldırım taşlarında gizliydi. Belki annemizin sesiyle uyanılan bir sabah, belki babamızın göz göze bile gelmeden verdiği bir nasihatte. Ya da dedemizin sustuğu bir yerde… Çünkü bazı öğretiler kelimelerden çok sessizlikte saklıdır.

Şimdi o şehir yok. O çocuk yok. Ama bazen bir şarkıda, eski bir defterin kokusunda, eski bir otobüs biletinde, ya da bir köşe yazısında çıkıveriyor karşımıza.

Bu satırları okuyan sen… Belki aynı sokaklarda büyümedik, belki aynı pencereden bakmadık hayata ama aynı duygudan geçtik. Aynı yalnızlığa, aynı özleme, aynı iç çekişlere.

Belki de artık yaşadığımız şehirler değil, onların suretleri; Baudrillard’ın dediği gibi, hakikatin yerini almış simülakrlar. Hatırladığımız her şey, Benjamin’in melankolisinde donmuş imgeler gibi… Ne tam geçmiş, ne tam bugün.
Ve Heidegger’in işaret ettiği gibi, biz mekâna değil; anlamlara yerleşiriz. O yüzden şehir dediğimiz şey bazen bir bakışta, bazen bir sessizlikte, bazen bir ayrılığın tam ortasında yankılanır.
Kimi zaman bir kaldırım taşıdır bizi varlığa çağıran; kimi zaman unutulmuş bir çocukluk sesi…
O yüzden artık sokaklar değilse de, hatırlayabilen ruhlar hâlâ yaşıyor demektir.
Çünkü insan, unuttuğu kadar kaybolur; hatırladığı kadar gerçektir.

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

YORUMLAR

  • 0 Yorum