Biraz dikkatli bakarsanız fark edersiniz…
Kimse göründüğü gibi değil.
Gülümsüyor, selam veriyor, başarıdan başarıya koşuyor gibi yapıyor. Ama içten içe çöküyor, yalnızlaşıyor, susuyor. Çünkü bu çağda “gerçek olmak” en büyük delilik sayılıyor.
Sosyal medyada mutlu, ofiste başarılı, evde uyumlu…
Herkes rolünü ezberlemiş bir oyuncu gibi. Hayat dediğimiz sahne, maskelerin defilesine dönmüş. Ne düşen alkışlanıyor ne de yükselen takdir ediliyor; çünkü herkesin birbirine karşı gardı var. Herkes, “anlamasınlar” diye kendini gizliyor.
Peki ne oldu bize?
Ne zaman acı çekmek zayıflık, yardım istemek utanılacak bir şey haline geldi?
Birbirimizin gözlerinin içine bakamaz hale ne zaman geldik?
Bu düzende en büyük yalan; “iyiyim” demek.
İçin kan ağlarken gülümsemek, tükenmişken güçlü görünmek, ağlamak isterken susmak…
İşte maskeler tam da burada devreye giriyor.
Ama şunu unutmayın: Maske sizi korumaz, sadece geciktirir.
Kendinizle yüzleşmediğiniz her an, bir başkasının gözlerinde kaybolursunuz.
Gerçek sizi sevenleri kaçırır, sahte sizi sevenlere tutunursunuz.
O yüzden belki de en cesur adım, maskeyi çıkarmaktır.
Kırılganlığını göstermek, zayıf görünmeyi göze alarak samimi olmaktır.
Çünkü en güzel insanlar; yüzünde değil, yüreğinde dürüst olanlardır.
Ve unutmayın…
Hayatın yalan olduğu yerde, gerçek kalmak devrimdir.
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
YORUMLAR