Gözümüzü açar açmaz başlayan bildirimler… Kahvenin ilk yudumunu daha almadan trafik, yetiştirilmesi gereken işler, ödenmesi gereken faturalar… Modern hayatın temposu, insana durup nefes alacak bir boşluk bırakmıyor. İşte tam da bu noktada, fark etmeden kapımızı çalan bir misafir var: Stres.
Dünya Sağlık Örgütü, stresi “vücudun herhangi bir zorluk karşısında verdiği fizyolojik ve psikolojik tepki” olarak tanımlar. Ancak mesele sadece tanımda bitmiyor. 2019 yılında yapılan bir küresel araştırmaya göre, dünyada her üç yetişkinden biri sürekli stres altında yaşıyor.
Türkiye’de bu oran daha da yüksek. Günlük yaşam, iş hayatı, aile sorumlulukları ve ekonomik belirsizlikler birleşince stres, neredeyse “normal” bir ruh hali haline gelmiş durumda.
Oysa stresin iki yüzü var. “İyi stres” dediğimiz kısa süreli baskı, hedeflerimize odaklanmamızı sağlar, motive eder. Örneğin sınav öncesi hafif gerginlik, beynimizi daha uyanık hale getirebilir. Ancak “kronik stres” — yani bitmeyen, sürekli hale gelen gerginlik — hem zihinsel hem de bedensel sağlığımızı sessizce aşındırır. Yüksek tansiyon, kalp-damar sorunları, bağışıklık sisteminde zayıflama, sindirim bozuklukları, uyku problemleri… Hatta uzun vadede depresyon ve anksiyete bozukluklarına davetiye çıkarır.
Bilim insanları, stres sırasında salgılanan kortizol hormonunun sürekli yüksek kalmasının, beynin hafıza ve öğrenmeden sorumlu bölgesi olan hipokampüsü olumsuz etkileyebildiğini söylüyor. Yani kontrolsüz stres, yalnızca bugünkü ruh halimizi değil, yarınki zihinsel kapasitemizi de tehdit ediyor.
Stresi Yönetmenin Anahtarları
Stres hayatımızdan tamamen çıkmayacak, ama onu yönetmeyi öğrenmek elimizde:
• Nefes Egzersizleri: 4 saniye nefes al, 4 saniye tut, 4 saniyede ver. Günde birkaç kez tekrar edin.
• Fiziksel Aktivite: Yürüyüş, yüzme, yoga gibi aktiviteler endorfin salgısını artırarak stresi azaltır.
• Zaman Yönetimi: Öncelikleri belirleyip işleri bölmek, zihinsel yükü hafifletir.
• Tamamlayıcı Terapiler: Refleksoloji gibi bilimsel araştırmalarla desteklenmiş yöntemler, bedensel gerginliği azaltmada etkili olabilir.
Özellikle Canberra Üniversitesi ve Avrupa Refleksoloji Araştırma Grubu tarafından yapılan çalışmalar, refleksolojinin stres bağlantılı anksiyetede, baş ve sırt ağrılarında, hatta uyku kalitesinde anlamlı iyileşmeler sağladığını ortaya koyuyor. Ayak tabanı ve eldeki özel noktalara uygulanan bası, sinir sistemi üzerinde dengeleyici bir etki yaratıyor ve vücudun doğal iyileşme mekanizmalarını harekete geçiriyor.
Kontrol Bizde
Hayatın temposunu yavaşlatmak her zaman mümkün değil, ama stresin hayatımıza vereceği zararı azaltmak tamamen bizim elimizde. Unutmayın, stres bizi yönetmeye başladığında sağlığımız sessizce elden gider. Ancak nefesimizi, zamanımızı ve bedenimizi doğru yönetirsek stres, yıkıcı bir düşman olmaktan çıkar; bize güç veren, motive eden bir öğretmene dönüşebilir.
Kısacası, yaşamın yükünü hafifletmek bazen bir nefes alışta, bazen bir yürüyüşte, bazen de doğru dokunuşta gizlidir. Kendinize bu şansı verin; çünkü huzur, önce sizin elinizde başlar.
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
YORUMLAR