Bazı hikâyeler biter, bazıları ise bitmese de aklımızda kiracı gibi kalır.
Yarım kalan bir sohbet, bitmeyen bir proje, söylenmemiş bir cümle… Üzerinden yıllar geçse bile zihninizin bir köşesinde durur. Sanki beyniniz, tamamlanmamış olanın üzerine bir “dön sonra” etiketi yapıştırır.
1920’lerin Berlin’inde psikolog Bluma Zeigarnik, bir kafede otururken garsonların ilginç bir davranışını fark etmişti: Garsonlar, ödenmemiş siparişleri tüm ayrıntısıyla hatırlıyor; ödeme yapıldığında ise hepsini bir anda unutuyorlardı. Zeigarnik, bu gözlemini laboratuvara taşıdı ve keşfetti ki: Tamamlanmamış işler, zihnimizde bitmiş işlerden daha çok yer kaplar.
Bitmeyen Hikâyelerin Hafızası
Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nün dediği gibi, “Alışkanlıklar bilinçaltımızın mimarisidir.” Tamamlanmamış işler, bu mimaride boş bir oda gibi kalır. Psikanalist Carl Jung ise bunun nedenini, “psişenin bütünlük arayışı” ile açıklar: İnsan zihni, eksik parçaları tamamlamak ister.
Bir diziyi bölüm bitmeden kapattığınızda, ertesi gün aklınız o sahnede kalır. Eski bir ilişkinizde söylenmeyen sözler, yıllar sonra bile hatırlanır. Psikiyatrist Viktor Frankl’ın dediği gibi, “İnsan, anlam arayışı bitmediğinde zihinsel olarak orada kalır.”
Avantaja Nasıl Çevirebiliriz
Zeigarnik etkisi sadece zihinsel bir yük değildir; doğru kullanıldığında verimlilik aracına dönüşebilir. Görevleri küçük parçalara bölmek hem tatmin hissini artırır hem de tamamlanmamış parçalar sayesinde motivasyonu yüksek tutar.
Sosyolog Zygmunt Bauman’ın ifadesiyle, “Modern hayat sürekli yarım kalmışlık hissi üretir.” Belki de bu yüzden, işleri bilinçli olarak tamamlayarak zihni boşaltmak; bazılarını ise bilinçli olarak “açık” bırakmak, modern çağın zihin sağlığı reçetesidir.
Bitmeyen şeyler, bitenlerden daha çok yer kaplar. Hayatın temposunda, hangi işleri kapatacağınızı ve hangilerini “yarım” bırakacağınızı siz seçin. Çünkü zihniniz, her zaman açık kalan pencereden içeri bakmaya devam edecektir.
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
YORUMLAR