Aşkın Çelişkisi: Özelliğe Tutulmak, Özelliği Yok Etmek
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Aşkın Çelişkisi: Özelliğe Tutulmak, Özelliği Yok Etmek

06 Eylül 2025 - 10:19

İlişkilerde en sık rastlanan paradokslardan biri, insanların karşısındaki kişiye genellikle onun özgün bir özelliği nedeniyle âşık olması, fakat zamanla tam da o özelliği değiştirmeye kalkmasıdır. Başlangıçta büyüleyici, hatta cezbedici olan nitelikler; zaman geçtikçe rahatsızlık veren, törpülenmesi gereken yönler gibi görülmeye başlanır. Böylece aşkın kaynağı, ilişkinin en büyük çatışma alanına dönüşür.

Sosyolog Zygmunt Bauman, modern toplumdaki ilişkilerin “akışkan” doğasına işaret ederek, tüketim kültürünün etkisini vurgular. Ona göre insanlar bir ürüne nasıl hızlıca sahip olup ardından sıkılıyorsa, ilişkilerde de benzer bir dinamik işler: Arzu edilen özellik, elde edildikten sonra yük gibi hissedilir.

Psikiyatrist Carl Gustav Jung ise bu durumu bireyin kendi gölgesiyle ilişkilendirir. Jung’a göre, kişinin iç dünyasında yüzleşmediği tarafları, partnerine yönelik değiştirme arzusunda açığa çıkar. Başkasını dönüştürme çabası, çoğu zaman kendi eksikliklerimizi görmezden gelme girişimidir.

Sosyolog Anthony Giddens ise “dönüşümlü aşk” kavramıyla, modern ilişkilerin iki yönlü bir etkileşimle gelişmesi gerektiğini belirtir. Ancak bu dönüşüm, karşılıklı anlayış ve gönüllülükle olmalıdır; zorla yönlendirme ya da baskıyla değil. Partnerin kişiliğini silmeye çalışmak, sadece ilişkinin temellerini zedeler.

“Aşkın Sınavı: Değiştirmek mi, Olduğu Gibi Sevmek mi?”

İlişkilerde en temel saygı, partnerin kişiliğini olduğu gibi kabul edebilmekten geçer. Bir insanı değiştirmeye kalkmak, onun kimliğini elinden almak demektir. Oysa aşkın özü, karşımızdakini dönüştürmek değil, farklılıklarıyla beraber kabul etmektir. İlişki, iki ayrı dünyanın kendi özgünlüğünden ödün vermeden yan yana durabilmesiyle güçlenir.

Gerçek sevgi; partnerin kişiliğini baskılamak değil, onunla birlikte büyümek, gelişmek ve hayatın zorluklarını birlikte göğüslemektir. Çünkü kişi kendi özgünlüğünü koruyabildiğinde, ilişkiye de daha derin bir bağlılıkla emek verir. En başta âşık olduğumuz özellikleri törpülemek yerine onları beslemek, yalnızca karşımızdakine değil, aslında kendimize de gösterdiğimiz bir saygıdır.

Unutmamak gerekir: Aşk, bir “dönüştürme projesi” değil; iki insanın birbirini bütünleyen farklılıklarıyla var olabilme sanatıdır.

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Kürşat Şahin YILDIRIMER
    1 ay önce
    Rica ederim. Yorum için teşekkür ederim
  • Nükte
    1 ay önce
    Saygısız sevgi olmaz diye düşünüyorum kişilik haklarına saygı insanların en yakınimizin bile ne yaşadığını veya gecmisde onu ne uzdugunu bilemeyiz sabırlı sakin olmak onu dinlemek konuşmasına fırsat vermek önemlidir düşünüyorum teşekkürler hocam