Bir İlişkinin Aynasında: Sevgi mi, Korku mu?
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Bir İlişkinin Aynasında: Sevgi mi, Korku mu?

20 Ekim 2025 - 11:20

İlişkilerde en sık yapılan hata, sevgiyle korkuyu birbirine karıştırmaktır. Bazen “kaybetme korkusu”nu “aşk” sanırız; bazen “kontrol etme isteğini” “ilgilenmek” zannederiz. Oysa sevgi, karşısındakini değil; kendini kaybetmeden kalabilmektir. Günümüz ilişkilerinde çoğu insan, aslında karşısındakiyle değil, kendi yalnızlığıyla mücadele eder. Bu yüzden ilişki bitince değil, anlam bitince yıkılırız.

İnsanın İlişkideki Yalnızlığı

Fransız sosyolog Jean Baudrillard, “Gerçeklik artık yerini simülasyona bıraktı” der. Bugün ilişkiler de tıpkı Baudrillard’ın bahsettiği gibi birer duygusal simülasyon hâline geldi. Gerçek duygular değil, onların dijital yankıları dolaşıyor ortalıkta.
Birinin “online” olması bizi rahatlatıyor ama “içinde var mı?” diye sormuyoruz. Sevgi artık bir “durum bildirimi”, ilgi bir “story”, özlem bir “okundu bilgisi” hâline geldi.

Bağ Kurmak mı, Bağlanmak mı?

İngiliz psikiyatrist John Bowlby, “Bağlanma” kavramını anlatırken, sevginin bebeklikten itibaren güvenli bir liman arayışı olduğunu söyler. Fakat yetişkin ilişkilerinde bu liman, çoğu zaman bir sığınak değil bir hapishaneye dönüşür. “Onsuz yapamam” dediğimiz an, sevgi değil bağımlılık konuşuyordur.

Terapi odasında sıkça duyarız: “Beni seviyor ama neden hep kontrol ediyor?” Çünkü sevgi, kontrolü reddeder; korku ise onu kılıf gibi kullanır.

Duygusal Zekânın Unutulan Dili

Amerikalı psikolog Daniel Goleman, “Empati olmadan sevgi kör, öz-farkındalık olmadan ilişki sağırdır” der. Günümüz ilişkilerinde en büyük eksiklik, duygusal zekâ eksikliğidir. İnsanlar birbirini anlamaya değil, kendini anlatmaya çalışıyor. Oysa bazen anlamak için susmak gerekir.

Terapi, tam da bu noktada devreye girer. Çünkü iyi bir terapist, “kimi seviyorsun?”dan çok “neden o kişiyi seviyorsun?” sorusunu sordurur.

İlişkinin Panzehiri: Farkındalık

Norveçli filozof Arne Næss, “Derin ekoloji” yaklaşımında insanın çevresiyle değil, kendi iç doğasıyla bağını vurgular. Aynı şey ilişkiler için de geçerlidir: Partnerimizle değil, kendi içimizle barışık olmadıkça hiçbir ilişki uzun sürmez.
Kimi zaman ayrılık, kayıp değil; yeniden doğuştur. 

Çünkü bazı insanlar hayatımıza kalmak için değil, kendimizi tanımamız için gelir.

Kendinle Yüzleşmenin Sessiz Gücü

Bazen bir ilişki değil, kendimizle olan bağımız eksilir. Oysa insanın en derin yolculuğu, kendi iç sesini yeniden duymasıyla başlar.
Terapi, unuttuğumuz yanlarımızla yeniden tanışmanın en dürüst yoludur.

Sevgi, bir mülkiyet değil; bir emanet duygusudur. Her insan, sevilmeyi değil, görülmeyi ister. Eğer bir ilişki seni “yok” sayıyorsa, orada sevgi değil korku vardır. Ve korku, terapiyle yüzleşmeden geçmez.

İlişkiniz bitmediyse bile, içinizde bir şey eksikse bir uzmana başvurun. Çünkü bazı yaralar konuşmadan iyileşmez.

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

YORUMLAR

  • 0 Yorum