“Çocuğum artık beni dinlemiyor, söylediklerimi umursamıyor. Nerede yanlış yaptım?”
Bu cümleyi bugünlerde o kadar sık duyuyorum ki… Oysa mesele yalnızca çocuğun davranışları değil; duyulmayan bir annenin, görmezden gelinen bir babanın iç sesiyle yüzleşmesi.
Sosyolojinin usta isimlerinden Zygmunt Bauman, modern dünyadaki aile ilişkilerini şöyle özetlemişti:
“Bugünün ebeveynleri, çocuklarına hazır bir hayat sunamazlar. Sadece yön gösterebilirler. Fakat çoğu zaman o yön, kendi kaygılarıyla bulanıktır.”
Bauman’ın bu sözleri, aslında birçok ebeveynin iç dünyasını da açığa çıkarıyor. Kaygılı anne babalar, çocuklarına sevgiyi sıkı disiplinle, ilgiyi denetimle karıştırarak sunabiliyor. Ve çocuk, bir yerden sonra yalnızca sesimizi değil, niyetimizi de duymamaya başlıyor.
Çocukla kurulan iletişim, emir-komutayla değil; güven ve eşlik üzerine inşa edilmelidir. Anthony Giddens’ın aile yapısına dair şu tespiti oldukça çarpıcıdır:
“Aile, artık yalnızca bir otorite alanı değil, karşılıklı müzakere alanıdır.”
Giddens’ın “müzakere” vurgusu, bize şunu hatırlatır: Çocuk artık yalnızca “itaat etmesi gereken bir birey” değil, düşüncesi olan, duygusu olan, kendine özgü bir kişidir. O halde ebeveynlik, sadece yön vermek değil; birlikte yürümek, dinlemek ve bazen de kendini yeniden tanımlamaktır.
Benim bu sözlere ek yorumum şu olur:
Çocuk, sesimizi değil duygumuzu algılar. Eğer yorgun bir öfkeyle konuşuyorsak, bizi değil yorgunluğumuzu dinler. Eğer sevgimizi yalnızca başarıya bağladıysak, sevgimizin değil beklentimizin yankısı olur. Dolayısıyla çocuk dinlemiyorsa, önce biz ne söylediğimizi değil nasıl söylediğimizi sorgulamalıyız.
Pierre Bourdieu ise ebeveynliğe dair şu önemli uyarıyı yapar:
“Aile, ideolojinin en güçlü yeniden üretim alanıdır.”
Eğer biz sevgiyi ödüle, saygıyı korkuya, başarıyı değere dönüştürüyorsak; çocuk da bizi değil, içselleştirdiği bu kalıpları takip eder. Sonra da bir gün tüm bu yapıyı reddeder. İşte o gün, “beni niye dinlemiyor” değil, “beni niye anlamıyor” sorusuyla yüzleşiriz.
Sevgili ebeveynler,
Çocuğunuz sizi dinlemiyorsa, belki de çok fazla konuşmuş ama az sormuşsunuzdur. Belki çok nasihat etmiş ama az dinlemişsinizdir. Belki de çok sevmiş ama az göstermişsinizdir…
İşte tam burada yeniden başlamanın vakti geliyor.
Çünkü çocuk dediğiniz şey; sustuğunuzda sizi izleyendir, öfkelendiğinizde sizi tartandır, sevdiğinizde sizi yeniden büyütendir.
Ebeveyn olmak, kusursuzluk değil; sürekli öğrenmek, eksiklerinden utanmak yerine onları dönüştürme cesareti göstermektir. Unutmayın, çocuklarımız bizim sözlerimizden çok, sessiz anlarımızdaki hâllerimizi örnek alır…
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
YORUMLAR