Değersizleştirilmek: Sessiz Şiddetin En İnce Hali
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Değersizleştirilmek: Sessiz Şiddetin En İnce Hali

14 Ekim 2025 - 14:36

Modern çağda insanların birbirine uyguladığı en sinsi şiddet biçimlerinden biri, değersizleştirmedir. Fiziksel bir darbe kadar görünür değildir ama etkisi çok daha derindir. Çünkü insanın en temel psikolojik ihtiyacı, “görülmek” ve “değerli hissetmektir.”
Birini küçümsemek, yok saymak, başarılarını sıradanlaştırmak ya da sürekli eleştirmek… Bunların hepsi, özdeğer duygusuna yönelmiş küçük ama yıkıcı darbeler gibidir.

Psikiyatrist Dr. Judith Herman, duygusal istismarı “görünmeyen yaralar” olarak tanımlar. Bu yaralar, kişinin kendine olan inancını zedeler; zamanla birey, başkalarının gözünden kendi değerini ölçmeye başlar. İşte bu noktada, özsaygı dış kaynaklı hale gelir — birinin onayına, ilgisine ya da sevgisine bağımlı olur.

Oysa bir insan seni küçümsemeye veya değersizleştirmeye kalktığında, yapman gereken şey susmak değil, kendine ait zeminde dik durmaktır.

Sıkça söylediğim gibi: “Sınır koymak, agresiflik değildir; özsaygının ifadesidir.”

Karşındaki kişi seni aşağılamaya, manipüle etmeye ya da duygusal olarak küçültmeye çalışıyorsa, aslında kendi eksikliğini senin üzerinden kapatmaya çalışıyordur.
Bu, bir savunma mekanizmasıdır — çoğu zaman kıyas, rekabet, bastırılmış öfke ya da yetersizlik duygusundan beslenir. 

Psikanalist Melanie Klein, bu davranışı “yansıtmalı özdeşleşme” olarak tanımlar: kişi kendi değersizlik hissini başkasına yansıtır, sonra onu küçümseyerek kendini üstün hissetmeye çalışır.

Ama asıl olgun tepki; saldırganın seviyesine inmeden, soğukkanlı bir netlikle şunu diyebilmektir:

“Yazık.”

Bu tek kelime, öfke taşımadan sınır çizer; duygusal gücün soğukkanlı ifadesidir.
“Yazık” dediğinde, hem karşı tarafın eylemini tanımlamış olursun, hem de onun psikolojik oyununa dahil olmazsın. Bu kelime, kendini savunmanın en asil biçimidir çünkü güç artık tepkide değil, duruştadır.

Unutmayın:
Değersizleştirme, başkalarının elindeki bir silah değildir — siz ona izin verene kadar.
Kendini değersiz hissettiren kişiyle tartışmak yerine, bakışlarını sabitle, sesini kontrol et, duygularını yönet… Çünkü asıl olgunluk, bağırarak değil, sükunetle sınır koyabilmektir.

Psikiyatrist Viktor Frankl’ın şu sözüyle bitirelim:

“İnsan, kendisine ne yapıldığını değil, ona nasıl karşılık verdiğini seçtiği anda özgürleşir.”


Okura Dipnot: İçsel Gücünü Hatırla

Bir gün biri seni değersizleştirmeye ve küçümsemeye kalkarsa…
O halde yapman gereken tek şey, dik durmaktır. Karşı tarafın gözlerinin içine bak ve ona yalnızca şunu söyle:

“Tek yolun beni küçümseyebileceğini zannetmen… Yazık.”

Bu cümle, karşı tarafı durdurur çünkü küçümseme, aslında kendi eksikliğini örtme çabasıdır.
Unutma, bir insan seni küçümsemeye ve değersizleştirmeye çalışıyorsa, yalnızca kendi boşluğunu senin üzerinden doldurmaya çalışıyordur.
Ve en önemlisi: sakın susma. Cevabını kontrollü, net ve olgun bir duyguyla ver. Çünkü bazen sessizlik, olgunluk değil, kendine olan değeri unutmaktır.

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

YORUMLAR

  • 0 Yorum