Geçmiş Yok, Gelecek Yok, Sadece Boşluk
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Geçmiş Yok, Gelecek Yok, Sadece Boşluk

16 Temmuz 2025 - 09:44

Zamansız İnsanlar: Ne Geçmişin Ne Geleceğin İçinde Yaşayabilenler…

Modern dünyanın dijitalleşen takvimleri hızla ilerliyor; ancak birey, zamanla kurduğu ilişkide ciddi bir uyumsuzluk yaşıyor. Kimileri geçmişte saplanıp kalırken, kimileri henüz yaşanmamış gelecek senaryolarında kayboluyor. 

Psikososyal gerçeklik ise açık: Zamanla uyumlanamayan bir çağın insanlarıyız. Ne geçmişi sağlıklı şekilde anılaştırabiliyoruz, ne de geleceği zihinsel olarak karşılayabiliyoruz. Bugünü yaşamaksa, neredeyse imkânsız hâle geldi.

Sosyal psikoloji literatüründe bu durum “zihinsel zaman kayması” (mental time travel) olarak tanımlanır

Birey, zihinsel süreçlerinde geçmişe ya da geleceğe kayar ve şimdiki zamanla olan bağını zayıflatır. 

Ben buna daha yerli ve ruhsal düzeyde hissedilebilir bir ad koyuyorum: Zamansız İnsanlar Sendromu. 

Çünkü bu sendromun öznesi olan bireyler, zamanın hiçbir durağına gerçekten aidiyet hissedemezler.

Bir düşünün:
    •    Kimi hâlâ 20 yıl önce yaşadığı bir travmayı her gün yeniden yaşıyor.
    •    Kimi, daha gerçekleşmemiş bir kariyer hedefinin yıkımını şimdiden içselleştirmiş durumda.
    •    Kimi, çocukluk dönemindeki sevgi eksikliğini bugünkü ilişkilerine yansıtıyor.
    •    Kimi de emeklilikte hayal ettiği huzur için bugünkü duygusal çöküşlerini erteliyor.

Zamansızlık, yalnızca kronolojik bir sapma değil, kimlik bütünlüğünde yaşanan bir parçalanmadır

Sosyologlara göre bireyin zaman algısı, toplumsal aidiyet ve bireysel kimlik gelişimiyle doğrudan ilişkilidir. Zamanla sağlıklı bir bağ kuramayan birey, içsel ritmini ve psikolojik esnekliğini kaybeder. Bu da, bireyin “şimdi”de kök salamamasına ve psikolojik olarak tükenmişlik yaşamasına neden olur.

Bugün sosyal medyada maruz kaldığımız içeriklerin çoğu, bu zamansızlık hâlinin dijital yansımalarıdır. 

Filtrelenmiş geçmiş anılar ve kurgulanmış gelecek projeksiyonları… Ama “şu an” nerede? Gerçekten şu an ne hissediyoruz? Şimdiyle olan duygusal bağımız neden bu kadar zayıf?

Toplumsal düzeyde de zamansızlaştık

    •    Eğitim politikaları sürekli değişiyor; istikrarı değil, değişkenliği norm hâline getirdik.
    •    Aile yapımızda geçmişin nostaljisiyle günümüzün kaotik gerçekliği çatışıyor.
    •    Kültürel aidiyetimiz hâlâ Osmanlı romantizmine yaslanırken, teknolojik taleplerimiz 2040’ları hedefliyor.
    •    Ancak bireysel ve duygusal olgunluğumuz, çoğu zaman ergenlik döneminden ileriye geçemiyor.

Bu durum, sadece bireysel değil, aynı zamanda kolektif bir zamansızlık sendromuna işaret ediyor. Toplumsal belleğimiz, ya geçmişi idealleştiriyor ya da geleceği bir kurtuluş umuduna dönüştürüyor. Oysa şimdiki zaman, sürekli ihmal ediliyor. Halbuki ruh sağlığı, bireyin şimdiyle kurduğu bilinçli ilişkiyle güçlenir.

Peki çözüm nerede?

Çözüm; farkındalıkta.
Zihinsel zaman sapmalarını tanımakta.
Ve her gün kendine şu soruyu sormakta:
“Bugün gerçekten buradayım mı?”

Zamanla barışan, benliğiyle uyumlanır.
Benliğiyle uyumlanan, toplumla da daha sağlıklı bağlar kurar.
Ve toplumla bağ kurabilen birey, sadece kendi zamanını değil, başkalarının zamanını da aydınlatır.

“Zamanı değil, kendimizi kaybediyoruz aslında.
Oysa şimdi, en çok ihtiyacımız olan şey:
tam olarak burada ve hayatta olmak.”

Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer

YORUMLAR

  • 2 Yorum
  • Nükte
    1 hafta önce
    Beklentilerimiz sıfırlandıkça ertelediklerimiz öne çıkar onlar önümüze gelir diye düşünüyorum .Bilgilerinize kaleminize sağlık hocam.
  • Nur
    1 hafta önce
    Hocam kaleminize sağlık