Nüfus Savaşı: Sessiz Çöküşün Eşiğinde Bir Millet
Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Prof. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

Nüfus Savaşı: Sessiz Çöküşün Eşiğinde Bir Millet

08 Ağustos 2025 - 10:36


Bir Zamanlar Türkler Yaşarmış”: Sessiz Çöküşe Sosyolojik Bir Bakış

Bir gün çocuklarımız ya da torunlarımız, memleketin bir köşesinden geçerken bir tabelada şu cümleyi okuyabilir:

“Bir zamanlar burada Türkler yaşardı.”

Bu cümle artık nostaljik bir korku değil, demografik verilere ve toplumsal gerçekliğe dayanan soğuk bir ihtimaldir. Çünkü biz, tarih boyunca savaşa savaşla, tehdide imanla, kıtlığa dirençle karşı koyduk ama şu an başka bir savaştayız: Sessiz, derin ve toplumu içten içe kemiren bir nüfus savaşındayız. En büyük rakibimiz ise ekonomik gerçeklikler ve toplumsal yalnızlık.


Ekonomik Gerçeklik ve Çocuk Sahibi Olmanın Bedeli

Türkiye’de bugün bir çocuk yetiştirmenin ortalama maliyeti, düşük gelirli aileler için yaşamın diğer ihtiyaçlarını neredeyse imkânsız hâle getiriyor. Sadece bebek bezi ve mama masrafı değil mesele; barınma, eğitim, sağlık ve güvenli bir gelecek ihtimali.

Fransız sosyolog Pierre Bourdieu, “Kapital yalnızca para değildir; toplumsal ve kültürel sermayeyi de kuşatır” derken, aslında yeni nesil ebeveynlerin yaşadığı açmazı anlatıyordu. Aile olmak artık sadece maddi bir yük değil, aynı zamanda duygusal ve kültürel bir yatırım gerektiriyor. Ancak bu yatırımı yapacak “güven” kalmadı. Gençler, evlenmeye ve çocuk yapmaya değil; kirayı ödemeye, işsizliğe direnmeye, aidiyet krizine ve gelecek korkusuna odaklanıyor.


Psikolojik Yalnızlık ve Anlamsızlık: Modern Toplumda Bireyin Varoluşsal Boşluğu Açısından Baktığımızda İse

Dünyaca ünlü psikiyatrist Viktor E. Frankl, “İnsanı yaşama bağlayan şey anlamdır; anlam kaybı yaşayan birey, önce kendini sonra toplumunu terk eder” der. 

Günümüz gençliğinin çocuk yapmaktan kaçınmasının ardında sadece ekonomi değil, aynı zamanda “anlamsızlık” duygusu yatıyor.

Yalnızlıkla baş etmeye çalışan birey, yeni bir hayatı büyütmek yerine kendi hayatını toparlamaya çalışıyor. Anne-babalık artık kutsal bir görev değil, bireysel bir lüks gibi görülüyor. Çünkü toplumda ortak bir hedef ve ideal yok. Kimlik dağınık, umut yitik, birlik hissi zayıf.


Toplumun Kırılma Noktası: Kimlik ve Demografik Değişim

Ünlü İngiliz sosyolog Anthony Giddens, “Modern toplumda birey, geleneksel yapılardan kopar; kimliğini sürekli yeniden inşa etmek zorundadır” der. 

Bugün Türk toplumu da böyle bir kimlik krizi yaşıyor. Batı’nın yaşam biçimi, medya ve küresel kapitalizm; “aile, çocuk, millet” gibi kavramların altını oyarken, yerine bireyselliği, anlık tatmini ve köksüz yaşam biçimlerini yerleştiriyor.

Eğer biz bu gidişatı durduramazsak, 50 yıl sonra sadece ekonomik değil, kültürel ve genetik bir miras da kaybolmuş olacak. Bu nedenle mesele yalnızca nüfus değil; aynı zamanda kültürel devamlılık ve milli varlığın sürekliliğidir.


Toplumsal Seferberliğe İhtiyacımız Var

Bu yazının amacı karamsarlık yaymak değil; gerçekliği göstermek ve ortak bir farkındalık yaratmaktır.

Kadın-erkek eşitliğini koruyarak, kadını yalnızlaştırmadan, erkeği sorumluluk sahibi kılarak; ekonomik destekleri yalnızca maddi değil, sosyal psikolojik desteklerle birleştirerek yeni bir toplumsal seferberliğe ihtiyacımız var.

“Çocuk yapmayan değil, çocuk yapamayan” bir toplumuz biz. Ve çözüm, yalnızca bireylerde değil; sistemin ta kendisinde yatıyor.


“Uluslar savaşla değil, sessizlikle silinir. Peki biz hangi safdayız?”

Alman filozof Nietzsche’nin meşhur sözünü hatırlayalım:

“Bir ulusun yok oluşu, doğrudan savaşla değil; doğurmayan kadınlarla olur.”

Ve biz bugün tam da bu yolda ilerliyoruz.

Eğer bu sessiz çığlığı duymadan yaşamaya devam edersek, gelecek kuşaklar sadece tarih kitaplarında “Türk” kelimesini görecekler.

Şimdi karar zamanı: Bu coğrafyada var olmak mı, yoksa bir zamanlar burada yaşanmış olmak mı?

Prof.Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER

YORUMLAR

  • 6 Yorum
  • Nur Albayrak
    1 ay önce
    Hocam her zam olduğu gibi ??????
  • Kürşat Şahin YILDIRIMER
    3 hafta önce
    Teşekkür ederim
  • Hülya Yamanel
    1 ay önce
    Yazınızı baştan sona ilgiyle okudum. Çok ufuk açıcı ve hiç şimdiye kadar düşünmediğim bir bakış açısıyla yazılmış, altına imzamı atabilirim. Çok teşekkürler. Her yerde paylaşacağım
  • Kürşat Şahin YILDIRIMER
    3 hafta önce
    Rica ederim.
  • Nükte
    1 ay önce
    Her kötülüğün altında dönüşmesi gereken düşünce varsa düşünceler dönüşür değişir .Evren kâinat Sevgi bilgi gücüyle devinimde devamlıdır Atatürk ün gençliğe hitabesi bugünler için olduğunu bir kere daha anlıyoruz Teşekkürler hocam yazınız uyanış ve düşüncelerimiz için yol gösterici.
  • Kürşat Şahin YILDIRIMER
    3 hafta önce
    Rica ederim